Enkoji Otera

Enkoji Otera

23 Ocak 2015 Cuma

K-Drama günleri ~~ I'm Sorry I Love You

Uzakdoğu dizi-filmleri izlemeye ilk olarak Kore filmleri ile başladığım gerçeğinin yanında, geçen 6 yılda izlediğim tek K-drama Türk televizyonularının kopyalamaya çalışıp (Aşk, Ekmek ve Hayaller) dizinin sonunu bile getiremediği "Bread, Love and Dreams / King of Baking, Kim Tak-gu" olmuştu. Tv'deki dizinin ilk bölümünde küçük çocuğun oyunculuğuna hayran kalarak Kore versiyonundaki oyunculuğu merak edip, annemle bir solukta 30 bölümü bitirmiştik. 

O zamana kadar, ünlü dizilerin isimlerini hep duymuş olmama rağmen anime izlemeyi tercih ettiğimden -Japonya olsun Kore olsun- dizilere hiç bulaşmamıştım. Bu dizinin ardından annemle beraber izleyebileceğimiz bir dizi arayışındaydım. Daha önce televizyonda tarihi dizilere rastlamış ve beğenmiştim ama TV başına oturup dizi izleyemediğim için yarım kalmışlardı. Ama annem o dizileri izlemek istemedi, ne de olsa gençliği Dallas'la, Yalan Rüzgarı ile geçmiş, entrikası bol malikane dizileri arıyor :) 

Bir gün boş bir anımda tv'de bir Türk dizisine rastlayıp -film zannederek- izledim. İki bölüm birleştirmişler sanırım, uzun sürmüştü çünkü. Bittiğinde ise sonu havada kaldığı için "aa dizi miymiş ki?" diyerek internete baktım ve meşhur I'm Sorry I Love You dizisinin Türk versiyonu olduğunu gördüm. İlginç bir diziye benziyor diye listeye aldım ve geçen yaz "dizi buldum!" diye annemin yine gece 2'lere kadar oturmasına sebep oldum (kendisi 11'de uykum geldi diye yatan bir insandır ki önceki diziyi izlerken de çok geç vakitlere kadar oturmuştuk beraber, dizi merakı işte :P)

Neyse işte böyle bir dizi seyircisi olma süreci geçirdim. Bu yazımda da I'm Sorry I Love You'dan bahsetmek istiyorum. Tabii üzerinden vakit geçtiği için biraz yüzeysel bir yorum olacak. Sıcağı sıcağına yazmış olsaydım izlerken hissettiğim duyguları da katabilirdim. Şimdi bir eleştirmen edasıyla (:P) dizinin "olmuş-olmamış"larına ve konusuna değinelim.

Orjinal ismi: Mianhada, saranghanda
Tür: Drama
Yıl: 2004
Bölüm: 16
Müzik: "Snow FlowerPark Hyo-shin

Tüm olayın ve dramanın başlamasına zengin ve ünlü film artisti teyzemiz sebep oluyor. Baş karakterimiz Cha Moo-hyuk (So Ji-sub) Avustralya'da yaşayan bir kimsesizdir. Aslında kendisi bebekken evlat edinilmiştir ama evlat edinen aile de daha küçükken onu terketmiştir. O da kendi ayakları üstünde durmaya çalışmaktadır. Bir sevgilisi vardır evlenmek istediği, ancak bazı olaylar sebebiyle Kore'ye, memleketine dönmeye mecbur kalır. Kore'ye döndükten sonra ise öz ailesini bulmaya çalışır.

Diğer baş karakter Song Eun-chae (Im Soo-jung), zengin teyzemizin oğlu Choi Yoon'un (Jung Kyung-ho) çocukluk arkadaşı ve yardımcısıdır. Aslında Yoon'a aşıktır ama Yoon'un aşık olduğu kişi Eun-chae'nin aklı havada arkadaşıdır. Yoon'un bir yurt dışı turnesinde Eun-chae başına gelen bazı talihsizlikler zinciri sonucu Moo-hyuk ile tanışır. Ancak birbirlerinin isimlerini ve kim olduklarını bilmemektedirler. Eun-chae Kore'ye döner, ve sonrasında Moo-hyuk da kendi sebepleri ile Kore'ye döner. Ve ikilinin yolları Kore'de tekrar kesişir.




Bazı sahneler bana çok duygusal geldi, çok ağladım. Hatta başlamadan önce mendilleri hazırlayıp başına oturuyordum, ağlamaya hazırlıklıydım yani :D Annem çok duygusal bulmadı, ağlanacak bir şey yokmuş dediğine göre :P Ama annemle hemfikir olduğumuz bir konu var; Eun-chae ya sarhoş oluyor, ya yorgunluktan uyuyup kalıyor, ya hasta oluyor ve Moon-hyuk kızı sırtlayıp taşıyor, evine kadar götürüyor. Hadi 1 kere olsa tamam dersin, sarhoştu ayılmadı, ama el insaf yahu, bu kadar da sırtta taşınmaya meraklı olunmaz, bu kadar sırtta adam taşımaya da meraklı olunmaz (burda sinirlendiğim başka bir şey daha var, spoiler olmasın diye söylemiyorum, ama o kızın ölse de kendisini taşıttırmaması gerekirdi..) Bu sırtta taşıma olayı öyle dikkat çekiyor ve öyle sinir bozuyor ki, aha yine sırtladı diye direkt eleştriye maruz kalıyor. Araba gitmeyen bir yer olsa taşı tamam da yok mu bir otobüs, yok mu bir taksi diye sormadan da geçemiyoruz maalesef. Dikkati çeken bir nokta daha, Eun-chae'nin annesi sürekli 3 kızını ıslak meşe odunu ile kovalıyor ya da eline bir şey geçiremezse çıplak elle neresine rast gelirse vuruyor ve bu işi icra ederken de çok sinir bozucu (yapmacıkmış gibi duran) bir tonlama ile yakınıyor. Yani bu kadar methedilen, bu meşhur dizinin eksikleri çok aslında. Buna rağmen sonu ile beni tatmin ettiğini söyleyebilirim. Başka türlü bitseydi beğenmezdim.

Bu dizi ile ilgili beğendiğim bir diğer şey ise Snow Flower şarkısı. Bu şarkıyı ben daha Uzak Doğu filmleri izlemeye başlamadan önce bir arkadaşım yollamıştı. Bilgisayarımda durmasına rağmen sadece bir kere dinlemiştim. Dizide çalmaya başlayınca gerçekten şaşırdım. Şarkıyı yukarıda verdiğim linkten dinleyebilirsiniz. Onun haricinde iki ayrı versiyonu daha göstermek istiyorum.

Bu versiyon So Ji-sub'ın yarı Korece yarı Japonca cover versiyonu. Diziden görüntüler var, diziyi izledikten sonra izleyin, hem daha duygusal olur ;)




Bu versiyon ise Mika Nakashima tarafından söylenen Japonca versiyon "Yuki no Hana":



Bir güzellik daha yapıp bu şarkının Latin harfleri ile okunuşunu da vereyim :D

Son söz; diziyi izlerken nedense "ben bu adamı bir yerden tanıyorum" hissine kapılmıştım ama daha önce So Ji-sub'ın herhangi bir dizisini izlemedim. Sonradan farkettim ki kendisini nedense Oguri Shun'a benzetmişim. Öyle özdeşleştirdim ki, dizinin Japon versiyonu olsa Oguri Shun'dan başkası yakışmazdı bence :D

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder