...
Sonuçta, gidersem pek bir şey fark etmeyecekti çünkü Bella beni, dilediğim
şekilde asla göremezdi. Beni asla sevmeye değecek biri olarak göremezdi.
Asla.
Ölü, donmuş bir kalp kırılabilir miydi? Benimki kırılacak gibi hissediyordum.
“Edward.” dedi Bella.
Kapalı gözlerine bakarak donakaldım.
Uyanıp beni burada yakalamış mıydı? Uyuyor gibi gözüküyordu, yine de sesi
çok berraktı.
Sessizce içini çekti ve sonra huzursuzca döndü – hala uyuyordu ve rüya
görüyordu.
“Edward.” diye mırıldandı yavaşça.
Beni düşlüyordu.
Ölü, donmuş bir kalp tekrar atabilir miydi? Benimki atmak üzereymiş gibi
hissediyordum.
“Kal.” diye içini çekti. “Gitme. Lütfen… gitme.”
Rüyasında beni görüyordu ve bu kabus bile değildi. Onunla kalmamı
istiyordu.
Beni saran duygulara isim vermek için uğraştım; ama onları anlatabilecek
kadar güçlü kelimeler yoktu. Uzun bir süre, içlerinde boğuldum.
Yüzeye çıktığımda, önceden olduğum adam değildim.
Hayatım bitmeyen, değişmeyen bir geceydi. Benim için, gereksinim olarak,
her zaman gece olmalıydı. O zaman şu anda, gecemin yarısında, güneşin doğuyor
olması nasıl mümkün olabilirdi?
...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder