Çağrı merkezinde çalıştığım dönemde her hafta şans oyunu oynama alışkanlığı edinmiştim. Hatta şans oyunlarında çıkan sayıların tesadüfi değil, sürekli tekrar eden bir döngüye bağlı olduğunu, bu döngünün formülünü çözersem büyük ikramiyeyi tutturabileceğimi düşünmüş, boş zamanlarımı bu formülü çözmeye adamıştım. Fikrimin tamamen yanlış olduğunu söyleyemem, ama hatalıydı. Bir döngü vardı ama o kadar basit değildi, kendi içinde başka döngülerle sürekli değişken bir yapısı vardı. Kaldı ki, formülü bulsam bile yine onlarca, belki yüzlerce olasılık vardı ve benim yüz adet kupon oynama şansım (param, kaybedecek param) yoktu. Bunu farkedince vazgeçmedim ama şans oyunlarından. Başka bir şey olmuştu.
O dönemlerde mutluluğun para ile geleceğini düşünmüş olmalıyım. Beğendiğim lüks bir ev projesi vardı ve o evi alabilmek için paraya ihtiyacım vardı. Tatile gitmek istiyordum ve paraya ihtiyacım vardı. Bir şeyler yapmak istiyordum ve paraya ihtiyacım vardı. Şimdi eminim ki içinizden "Ee? Bundan daha doğal ne var ki?" diyorsunuzdur. Evet, insanın ihtiyaçlarını ve isteklerini karşılayabilmesi için paraya olan muhtaçlığından daha doğal bir şey yok. Ama şu var: Eğer param olsaydı ve ben istediğim her şeyi, o ev dahil, alabilseydim, mutlu olacak mıydım? Bir şeylere, güzel bir şeylere sahip olabilseydim "mutlu" mu olacaktım? Bir şey vardı yine eksik kalacak olan. Şu an içimdeki ateşin sebebi, o zamanlar sahip olmadığım bir şey; Amaç. Ev almak bir amaç olamazdı. Ev sahibi olduktan sonra ne olacaktı ki? Ne değişebilirdi hayatımda? Yine aynı şekilde işe gitmek, aynı insanlarla muhattap olmak, aynı şehrin trafiğini çekmek zorundaydım. "Bir şeyleri" değiştirmek için "amaç" eksikti hayatımda. Daha önce ucundan kıyısından yakaladığım, hayatın yorgunluğu içinde -nasıl olduysa- unutuverdiğim bir amaç.
Şimdi içimde bir alev var. Sönmeyen, nihai amacına ulaşana kadar taze kalacak mavi bir alev. İçimdeki tutkunun kaybolmasına izin vermeyecek müthiş bir güç. Şimdi size amacımı açıklayabilmek çok zor. Ama şunu söyleyebilirim, sürekli kendini yenileyen, bir yere ulaştıkça karşıma yeni bir basamak çıkaracak, yarı yolda durmanın olanaksız olduğu, yukarıya doğru ilerleyen bir merdiven gibi benim yolum. Ve bu yolda yürümeye karar verdiğim anda para kazanmanın, müthiş bir evde oturmanın, insanların "saygın" olarak gördüğü bir meslekte kariyer yapmanın bana aslında hiçbir zaman çekici gelmediğini farketmiş oldum. Fikirlerim değişmedi, aksine "kendi" fikirlerimin gün yüzüne çıkmasına izin verdim. Başkalarının uygun gördüğü yaşantıyı değil, kendi istediğim şekilde yaşamayı seçtiğimi göstermiş oldum. Şu anda olduğum konumda kalsaydım da çok param olsaydı, asla mutlu olamayacaktım. Amaçlarıma giden yolda kendi gemimin rotasını belirledim ve dümeni sadece ben tutuyorum. Karşılaşacağım fırtınalar ne kadar zorlu olursa olsun, nerede mutlu olacağımı biliyorum. Basit bir dairede de otursam, aç bile kalsam, gideceğim yerde mutlu olacağımı biliyorum. Kendi seçtiğim yolda yürüyeceğim. Ve asla vazgeçmeyeceğim.
A.K. 30/05/2014, 18:16, IST
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder